Overblog
Editer la page Suivre ce blog Administration + Créer mon blog
/ / /

  (Nisan 2011)

 

Çocukluğumda ne zaman ailemle birlikte dolaşmaya çıksak o güzelim köşk ve konakları hayran hayran seyretmek ve o yapıtları incelemekten büyük zevk alırdım.

 

 

O dönemde Cannes kentinde hala çok sayıda büyük bahçeli köşkler ve konaklar vardı. Ben tutkuyla bunların ayrıntılarını incelerdim çünkü yaşanmışlıkları ve öyküleri beni heyecanlandıran geçmiş zamanların somut tanıklıklarının simgesiydiler. Ne yazık ki 1970’li yıllardan itibaren bazı kişilerin açgözlülüğü nedeniyle bu rüya evler birer birer yok oldu, yüzyıllık ağaçlar artık kimseyi düşler kurdurmuyor çünkü beton binalar yapmak için kesildiler. 


Aynı şey İstanbul’da da oldu. Yirminci yüzyıl, geçmişin harikalarını çıkar uğruna yıkıcılara teslim etti.

 

vue de Nişantas Nişantaşı’nın eski görünümü, foto Wowturkey'den aldım, bu site'ye teşekkür ederim

 

Nişantaşı ve Teşvikiye tepelerinin bir zamanlar saray ve konaklarla dolu olduğunu bugün nasıl hayal edebiliriz?

 

 

k_MeReK_sureyyapasa1-copie-1.jpgSüreyya Paşa Konağı (Wowturkey)


Kısaca anımsayalım: Sultan Abdülmecit Dolmabahçe sarayına yerleşmek için Topkapı sarayından ayrıldığında sarayın yüksek orunlu görevlileri sultana yakın olmak için Nişantaşı’nda konaklar yaptırmaya başlar. Üstelik Padişah, Tanzimat döneminde yabancıların mahalleye yerleşmesini özendirmek amacıyla Teşvikiye’yi kurdurur ve buranın yapımını simgelemesi için Teşvikiye karakolunun önüne ve Teşvikiye caddesi ile Valikonağı caddesinin kesiştiği yere bugün hâlâ gördüğümüz iki taşı diktirir. Abdülhamit’in Yıldız sarayına yerleşmesiyle Nişantaşı ve Teşvikiye semtlerine rağbet daha da artar. Bu nedenle otuzlu yıllara kadar Nişantaşı ve Teşvikiye semtleri lüks ahşap konaklarıyla ünlü olur.

Bir araştırmacı olarak ben bu konutların bulunduğu alanlarla ilgilendim. Mahallemizin eskiden gururu olan bu harika binaların eski fotoğraflarını Wowturkey adlı sitede bulmak gibi bir şansım oldu.

 

Peki bu konakların en ünlüleri hangileriydi?

Bunlardan ikisi özellikle ilgi çekici çünkü zamanın verdiği zarara karşı koyan ve bugün hâlâ varlığını sürdüren sadece bu iki binadır. 

 

                         Sadrazam Sait Paşa Konağı

 

Bu konak XIX. Yüzyılda, uzun yıllar Sultan II, Abdülhamit’in en önemli vezirlerinden olan Sait Paşa tarafından yaptırılmıştır.  İnce zekâsı ve entrika merakıyla ünlü olan Sait Paşa İzmir’in Konak meydanında, saatini Alman imparatoru II.Wilhelm’in Abdülhamit’in saltanatının 25. yılı nedeniyle hediye ettiği saat kulesini yaptırması, bir İtalyan mimar tarafından İstanbul Boğazı üzerinde yapılması üşünülmüş bir köprü projesini Sultana sunmasıyla da adından söz ettirmiştir.

 


STP64943 Sait Paşa Konağının bugünkü durumu

(İstanbul Moda Akademisi)

 

Abdülhamit’in kızlarından biri olan Ayşe Osmanoğlu “Babam Sultan Abdülhamit” adlı anı kitabında Sait Paşanın son derece kültürlü biri olduğunu, bu nedenle Sultanın ona “ayaklı kütüphane” adını taktığını anlatıyor. Buna karşılık son derece pinti olduğu, Sultan tarafından ona bağlanan inanılmaz yüklü aylık gelirine rağmen saraya kir pas içinde eski püskü giysilerle geldiği, kendi kızlarına giydirmek için padişahın küçük kızlarının eski giysilerini seve seve almakta duraksamadığı, karısının Abdülhamit tarafından armağan edilmiş parlak taşlarla süslü tacını hiç takmadığı çünkü Sait Paşanın bu tacı bir kasada sakladığı anlatılıyor.

1988’de bir yangınla harap olan sonra görkemli bir biçimde onarılan Sait Paşa Konağı bugün İstanbul Moda Akademisi olarak hizmet veriyor.

 

 

Eşref Paşa Konağı

 

images eşref paşaEşref Paşa Konağı, 1820-1907 yılları arasında yaşamış ve ölümüne kadar İzmir belediye başkanlığı yapmış, orada veba gibi bulaşıcı hastalıklara karşı savaşmak amacıyla bugün hâlâ adını taşıyan bir hastane kurmuş Eşref Paşa tarafından yaptırılmıştı.


 

1995 yılında onarım geçiren konak günümüzde kentin en önemli açık artırma salonu olarak Antik Palace adıyla varlığını sürdürmektedir.    

 

STP65064                               Eşref Paşa Konağının bugünkü durumu(Antik Palas)

 

Şimdi artık yok olmuş, sadece soluk fotoğrafları ve hayaletleri kalmış başka konaklar da var :

 

 

Valide Sultan Sarayı  (Ya da Maçka Sarayı)

 

Bu saray 1850 yılında Sultan II. Abdülhamit’in manevi annesi Sultan Piristu ( bu ad Farsça “Kırlangıç” anlamına geliyor) için yapıldı. Asıl annesi Tirimüjgan Sultanı on yaşındayken yitirmiş olan genç şehzade, Piristu Hanımı çok seviyordu. Abdülhamit 1876’da tahta çıkınca Piristu Hanım, Valide sultan oldu. Ayşe Osmanoğlu’nun anlattıklarına göre Piristu nezaketi ve iyiliği nedeniyle sarayda beğenilen son derece güzel bir Çerkez kadınıydı. Abdülhamit’i o kadar sevmişti ki kendisi çocuk sahibi olmadı. Giysileri ün yapmıştı: çoğu zaman dört etekli bir entari, beyaz güderiden ayakkabılar giyiyor, başına oyalarla işlenmiş zümrüt iğnelerle süslü beyaz bir hotoz takıyordu. Başlangıçta Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılmış Maçka Sarayını çok seviyordu ama istediği kadar orada kalamadı çünkü Abdülhamit onun hep yanında olmasını istiyordu.

 

Valide Sarayı                    Valide Sarayı ya da Maçka Sarayı foto Wow Turkey

   

Arada sırada Cuma günleri Selamlık töreninden sonra gizlice oraya gitmeyi başarıyordu ama Sultan onun yokluğunu fark eder etmez üstü açık bir gezinti arabası gönderip onu geri getirtiyordu. Piristu ölümünün yakın olduğunu hissettiği gün Maçka sarayına kaçtı çünkü orada ölmek istiyordu. Onun bu kadar sevdiği saray 1920 yılında yıkıldı.

 

         Sultan II. Abdülhamit’in büyük oğlu Şehzade Mehmet Selim Efendi konağı

 

Bu konak Teşvikiye Caddesi ile Hüsrev Gerede Caddesinin kesiştiği yerde bulunuyordu,  daha sonra buraya Narmanlı Apartmanı yapıldı. Bu konağın fotoğrafını bulamadım ama dönemin tanıkları görkemli bir saray olduğunu söylüyorlar.


 Şehzade Mehmet Selim Efendi

  Şehzade Mehmet Selim Efendi foto Internet

 

Mehmet Selim Efendi Abdülhamit’in ikinci çocuğu ama ilk oğluydu. 1870’de Dolmabahçe’de doğdu, 1888’de Sultan Abdülhamit’e ilk torununu, Nemika Sultanı verdi. İmparatorluğun yıkılışından sonra Mehmet Selim Efendi Beyrut’ta sürgünde yaşadı, öldüğünde Şam’da 1923’den sonra ölen Osmanlı hanedanının birçok üyesinin mezarlarının bulunduğu Sultan Selim camiinin bahçesine gömüldü. Burada Osmanoğulları Aile mezarlığı, Sultan Selim Camii Türbesi bulunuyor.

 

 

Şadiye Sultan Sarayı (Nişantaşı sarayı)

 

Bu saray 1878 yılında yapılmış, daha sonra Abdülhamit’in 1886 yılında Yıldız sarayında Sultan Emsalinur’dan doğma dokuzuncu çocuğu, beşinci kızı olan Şadiye Sultan’a armağan edilmiştir. Babası ile Selanek’e sürgüne giden Şadiye 1910 yılında İstanbul’a dönme izni almış ve Ahmet Fahir Bey ile evlenmiştir.

 

Sadiye Sultan (2)

 

Nişantaşı sarayına yerleşen Şadiye Sultan burayı kendi zevkine göre döşemiş ve burada hükümdarlara yaraşır bir yaşam sürmüştür. Her pazartesi sarayında konuklarını ağırlamış, boş zamanlarını piyano çalarak geçirmiş, yazları Erenköy’deki konağına gitmiştir.

 

Sadiye sultan Şadiye Sultan Sarayı, foto Wow Turkey

 

Şadiye Sultan, kocası Ahmet Fahir bey öldükten sonra bir diplomat olan Reşat Halis Bey ile evlenmiş, yaşamını dış ülkelerde, özellikle de Paris’te sürdürmüştür. 1963 yılında Hayat dergisi onunla geçmişi üzerine bir röportaj yapmayı önermiştir. Bu röportaj “II. Abdülhamit Devrinde Harem Hayatı” adlı kitabın nüvesini oluşturacaktır. Olağanüstü güzellikteki Nişantaşı Sarayına gelince 1920’de, Abdülhamit’in ölümünden iki yıl sonra yıkılacaktır.

 

 

Ahmet Reşit Paşa Konağı

 

 

1869 yılında yapılıp 1939 yılında yıkılan bu saray kompozitör Cemal Reşit Rey’in babası, Osmanlı imparatorluğunda yüksek devlet görevlisi olan Ahmet Reşit Rey’in (1870-1956) oturduğu evdir. Ahmet Reşit Paşa on dört yıl II. Abdülhamit’in sekreterliğini yapmış ve Sevr antlaşması sırasında istifa edinceye dek birçok dış ülkede önemli görevlerde bulunmuştur. Bu tarihten sonra siyaseti bırakmış, kendini edebiyata vermiş, Galatasaray lisesinde öğretmenlik yapmıştır. Ahmet Reşit Paşa edebiyat üzerine özellikle de Fransız edebiyatı üzerine birçok inceleme yapmış, bunları Nazım takma adıyla yayınlamıştır.

 

Ahmed reşit bey konagı                         Ahmet Reşit Paşa Konağı, foto Wowturkey

 

 

Reşit Mümtaz Paşa Konağı

 

Bu konak II. Abdülhamit’in saltanatı sırasında İçişleri bakanlığı, 1906-1908 yılları arasında da İstanbul belediye başkanlığı yapmış Reşit Mümtaz Paşa tarafından 1860 yılında yaptırılmıştır. Bu görkemli yapı 1940 yılında bir yangın sonucu yok olmuştur.

residmumtazpasa Reşit Mümtaz Paşa Konağı, foto Wow Turkey

                                                                           

 

Halil Rıfat Paşa Konağı

 

Halil Rıfat Paşa (1827-1901) Osmanlı imparatorluğu yüksek devlet memurudur. Sivas ve İzmir valiliği yaptıktan sonra altı yıl II. Abdülhamit’in bakanı olmuştur.

 

HalilRifatPasa

 

Yüzlerce kilometre yol yaptırmış olmasıyla ünlüdür. 1895 yılında yaptırdığı olağanüstü sarayı otuzlu yıllarda Şişli Terakki Lisesi olarak kullanılmış, 1944’de bir gecede yıkılmıştır.

                      

Halil Rıfat Paşa Konağı
 

Halil Rıfat Paşa Konağı, foto Wowturkey 

 

 Tüm bu harika yapıların yok olduğunu düşünmek insanın içini acıtıyor.

Orhan Pamuk, “İstanbul, Hatıralar ve Şehir” adlı kitabında buna “Yıkılan Paşa Konaklarının Hüznü” adını veriyor...

 

 

 Bu yazı NT Hayat gazetesi'nde çıktı, nisan 2011.

  Benim kitaplarım link

 

Gita ilan[1] Mahperi 4

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Partager cette page
Repost0

Présentation

  • : Gisèle Durero-Koseoglu, écrivaine d’Istanbul
  • : Bienvenue sur le blog de Gisèle, écrivaine vivant à Istanbul. Complément du site www.giseleistanbul.com, ce blog est destiné à faire partager, par des articles, reportages, extraits de romans ou autres types de textes, mon amour de la ville d’Istanbul, de la Turquie ou d'ailleurs...
  • Contact

Gisèle Durero-Koseoglu Blog 1

  • Gisèle Durero-Koseoglu Blog 2
  • La Trilogie d'Istanbul : Fenêtres d’Istanbul, Grimoire d’Istanbul, Secrets d’Istanbul. La Sultane Mahpéri, Mes Istamboulines, Janus Istanbul (avec Erol Köseoglu), Sultane Gurdju Soleil du Lion.
Contributions : Un roman turc de Claude Farrère, Le Jardin fermé, Un Drame à Constantinople...
  • La Trilogie d'Istanbul : Fenêtres d’Istanbul, Grimoire d’Istanbul, Secrets d’Istanbul. La Sultane Mahpéri, Mes Istamboulines, Janus Istanbul (avec Erol Köseoglu), Sultane Gurdju Soleil du Lion. Contributions : Un roman turc de Claude Farrère, Le Jardin fermé, Un Drame à Constantinople...

Livres de Gisèle Durero-Köseoglu

2003 : La Trilogie d’Istanbul I,  Fenêtres d’Istanbul.

2006 : La Trilogie d’Istanbul II, Grimoire d’Istanbul.

2009 : La Trilogie d’Istanbul II, Secrets d’Istanbul.

2004 : La Sultane Mahpéri, Dynasties de Turquie médiévale I.

2010 : Mes Istamboulines, Récits, essais, nouvelles.

2012 : Janus Istanbul, pièce de théâtre musical, livre et CD d’Erol Köseoglu.

2013 : Gisèle Durero-Köseoglu présente un roman turc de Claude Farrère,  L’Homme qui assassina, roman de Farrère et analyse.

2015 : Parution février: Sultane Gurdju Soleil du Lion, Dynasties de Turquie médiévale II.

 

 

 

Recherche

Liste Des Articles

Pages + Türkçe Sayfaları